Aşk, fedakârlık ve toplumun acımasız yargıları arasında sıkışıp kalmış bir kadının iç dünyasına, tek kişilik sarsıcı bir yolculuk… Marguerite Gautier artık sadece bir karakter değil; kendi hikâyesini, kendi sesiyle anlatmak isteyen bir kadın. Sahnedeki yalnızlık, Marguerite’in kalabalıklar içindeki yapayalnızlığını yansıtıyor. İzleyici, onun iç sesine, çırpınışlarına, pişmanlıklarına ve hayallerine tanıklık ederken; bir kadının aşk uğruna neleri göze alabileceğini sorgulayacak. Bu oyun, bir yaşamın ardında kalan sessiz çığlıkları, günah ve sevap kalıplarının ötesine geçerek sunuyor. Marguerite, geçmişiyle yüzleşiyor; Armand’a duyduğu aşkı, toplumun ikiyüzlülüğünü ve bir kadının sevdiği uğruna verdiği büyük kararı izleyiciyle paylaşıyor. ‘Sanki çok uzun sürmeyeceğini tahmin etmişiz gibi mutlu olmak için acele ediyorduk.’